Hakkari'de yaşayan bir kadın, korkusunu geride bırakmakta zorlanıyor. Sadece bir korku olarak tanımlanamayan yılan korkusu, ona çok büyük bir bedel ödetti. Üç kez hamileliğini kaybeden bu kadın, yaşadığı dehşet dolu anları ve sonuçlarını aktarıyor. İnsan psikolojisinin ne denli hassas ve kırılgan olduğunu gösteren bu olay, pek çok insanın karşılaşabileceği korkuların gerçek hayattaki yansımalarını ortaya koyuyor. Yılan korkusu, sadece bir kabus değil, hayatı tehdit eden bir gerçek haline geldi.
Hakkari’de yaşayan 30 yaşındaki Ayşe (isim değiştirilmiştir), hayatı boyunca yılan korkusuyla mücadele etti. Çocukluğundan beri bu korkunun pençesinde kalan Ayşe, yılanların varlığına dair her düşüncesinin bile onu nasıl etkilediğini anlattı. Yılan korkusu, ayak sesleri gibi ona sürekli yaklaşan bir kabus haline geldi. İlk hamileliğini öğrendiğinde, yılan korkusunu bir kenara atmaya çalışsada, aklında sürekli dolaşan düşünceler onu ele geçirdi. Herhangi bir anında karşısına çıkabilecekler düşüncesi, her anını mahvetti. Yaşadığı psikolojik baskı giderek arttı. Ne zaman ki hamileliği ilerledi, korkuları daha da büyüdü.
Ayşe, ilk karnındaki bebeğini kaybettiğinde 12 haftalık hamileydi. Yaşadığı travma, onun yılan korkusuyla daha da birleşince sonuçları oldukça ağırlaştı. “İlk düşükte yılanı gördüm. Sonrasında ne yapacağımı bilemedim, formatlar başladı ve bu sırada önceki düşüklerim aklıma geldi. Korkumun etkisiyle bedensel olarak da etkilendim” dedi. İkinci hamileliği, ilkinden çok daha zor geçti. Yılan korkusu, onu yalnızca fiziksel değil, psikolojik olarak da etkiledi. Yürek burkan bu süreçlerde, kendisini sürekli yalnız hissetti ve etrafındaki insanlardan yeterince destek alamadığını düşündü. Aynı kabusu üç kez yaşayınca, Ayşe’nin, elli kiloluk bedeni de zihninde taşıdığı travmanın ağırlığı altında kalmaya devam etti.
Günümüzde hamilelik, birçok kadın için heyecan verici bir süreçtir. Ancak Ayşe için bu süreç, gerginlik ve kaygılarla dolu. Üçüncü hamileliğinde, yılan korkusunu yenmek için girişimlerde bulunsa da, başarılı olamamış. Bebeğini kaybetmesi, onun için son bir nokta değil, bir başlangıç oldu. Hamilelik kayıplarının ardından, Ayşe destek arayışına girdi. Hem psikolojik destek almak hem de yaşadığı korkularla yüzleşmek için terapiste gitti. Korkuları ile yüzleşmek ve onları aşmak konusunda ciddi adımlar attı; ancak üçüncü düşük ona korkularıyla yüzleşmesinin ne kadar zor olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Ayşe'nin hikayesi, sadece bir kadın hikayesini anlatmıyor. Aynı zamanda toplum olarak karşılaştığımız korkuların ve endişelerin ne denli derin olabileceğini gözler önüne seriyor. Hamilelik kayıpları her ne kadar sıradan bir durum gibi görünse de, altında yatan duygusal yük, toplumda sıkça konuşulmayan bir konudur. Ayşe’nin yaşadıklarını anlamak, pek çok kadının karşılaştığı benzer korkuların da açığa çıkmasını sağlamış oldu. Hakkari’de yaşayan kadın, bu yaşadıklarına dair farkındalık yaratmak için hikayesini anlatmayı seçti. Zihin sağlığının fiziksel sağlık üzerindeki etkisi konusunda önemli bir örnek teşkil ediyor.
Ayşe, tam olarak ne zaman yavaş yavaş korkularını yenmeye başlayacağını bilemiyor. Ancak, destek almak ve terapinin onun için ne denli faydalı olduğunu gün geçtikçe daha iyi anlıyor. Yılan korkusu, hayatta ona karşı mücadele konusu olan bir konu olmayı sürdürecek. Yine de umudunu yitirmedi. Gelecekte sağlıklı bir hamilelik geçirmek ve sağlıklı bir bebeğe sahip olmak için daha fazla mücadele etmek gerektiğini biliyor. Ayşe’nin yaşadığı travma, sadece kendi hikayesinin değil, aynı zamanda birbirimize destek olmanın ne denli önemli olduğunu da yansıtıyor. "Umuyorum ki, bir gün bu korkularımla yüzleşip, onları geride bırakacağım" diyor, gözlerinde bir parıltı ile.
Geçmişteki korkularıyla yüzleşen Ayşe’nin hikayesi, daha geniş bir kitleye ulaşmayı amaçlıyor. Korkularınızı aşma yolunda yalnız olmadığınızı anlamanın gücü büyük. Toplum olarak bu tür hikayeleri paylaştıkça, insanların kategorik bir şekilde yaşadığı duygusal ve fiziksel travmalara daha fazla duyarlı olmalıyız. Ayşe’nin hayat mücadelesi, bir başka kadının yürek burkan hikayesinin tetikleyici halkası olabilir. Sadece hayata tutunmak değil, birbirimizin yaşadığı sıkıntılara da duyarlı olup, el uzatmak üzerine düşünmek gerekiyor. Yaşanmışlıkların aktarılması, sadece bir hikaye değil, yeni hayat mücadelelerinin de kapılarını aralayabilir.