Narin Güran cinayeti, Türkiye’nin en çok konuşulan dava dosyalarından biri haline geldi. 2021 yılında gerçekleşen bu korkunç olay, sadece işlenen suçun vahşetiyle değil, aynı zamanda yargı sürecinin sonuçlarıyla da dikkat çekti. Yargıtay’ın bölge mahkemesinin kararlarını yeniden gözden geçirerek hazırladığı tebliğname, konuya dair gelişmeleri merakla bekleyen kamuoyunu yeniden alevlendirdi. Bu yazımızda, Narin Güran cinayeti sürecini ve Yargıtay’ın tebliğnamesinin ayrıntılarını ele alacağız.
Olay, 18 Temmuz 2021 tarihinde İstanbul'da meydana geldi. Narin Güran, evinde yalnızken, tanıdığı biri tarafından saldırıya uğradı. Saldırı sonrası hastaneye kaldırılan Güran, tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı. Olayın failinin kimliği kısa sürede tespit edildi ve cinayeti işleyen kişinin Güran'ın eski sevgilisi olduğu belirlendi. Polis, cinayetin nedenine ilişkin yaptığı araştırmalarda, kıskançlık ve kişisel sebeplerin öne çıktığını ortaya koydu.
Davayı inceleyen mahkeme, sanığı ağır ceza ile cezalandırdı. Ancak, davanın karara bağlanmasının ardından, her iki taraf da temyiz sürecini başlattı. Bu süreçte medyada geniş yer bulan dava, sosyal medyada da büyük ses getirdi. Narin Güran’ın ailesi ve arkadaşları, adaletin yerini bulması için mücadelesini sürdürürken, sanık tarafı ise verilen cezanın ağır olduğu iddialarıyla karşı çıktı. Her iki tarafın temyiz başvuruları Yargıtay’a taşındı ve dosya uzun bir inceleme sürecine girdi.
Yargıtay, davayı yeniden değerlendiren tebliğname ile birlikte, yerel mahkeme tarafından verilen cezanın uygun olduğu yönünde görüş bildirdi. Yargıtay, cinayetin işleniş şekli, failin suç geçmişi ve olayın ciddiyeti gibi unsurları göz önünde bulundururken, toplumsal duyarlılığı da hesaba kattı. Tabii ki bu süreç, cinayetin bir kadın cinayeti olarak değerlendirilmesi açısından da ayrı bir önem taşıyor. Narin Güran, Türkiye'deki yarım kalan kadın cinayetleri mücadelesinin sembollerinden biri haline geldi.
Yargıtay, tebliğnamede suçun, ağırlaştırıcı ve hafifletici sebeplerle birlikte değerlendirileceğine de vurgu yaptı. Bu durum, toplumun adalet arayışını gözler önüne sererken, kadınların maruz kaldığı şiddet ve cinayetlerin önlenmesi adına atılması gereken adımların altını çizdi. Narin Güran’ın davasının, yargı sürecinde yaşanan aksaklıkların yanı sıra, sosyal adaletin ve cinsiyet eşitliğinin önemini bir kez daha hatırlatması açısından önemli olduğu belirtiliyor.
Sonuç olarak, Yargıtay’ın tebliğnamesi, yalnızca bir cinayet davasının sonuçlanmasını değil, aynı zamanda Türkiye'deki adalet sisteminin zafiyetlerine ve kadın cinayetleriyle ilgili toplumsal bilince dair önemli bir mesaj vermektedir. Narin Güran’ın cinayeti, Türkiye’nin yaşadığı kadın cinayetleri sorununu bir kez daha gözler önüne sererken, bu konuda daha fazla çalışma ve iyileştirme yapılması gerektiği gerçeğini ortaya koyuyor. Adaletin yerini bulması için tüm tarafların yanında durarak, Narin Güran gibi kayıplar yaşamamak adına çabaları artırmalıyız.
Yargıtay’ın vereceği nihai karar, hem davanın tarafları için hem de toplumsal duyarlılıklar açısından büyük bir öneme sahip olacak. Her ne olursa olsun, Narin Güran'ın anısının yaşatılması ve benzer tüm olayların önlenmesi adına toplumsal bir bilinç oluşturmak her bireyin sorumluluğudur.