Selanik göçmenlerinin İstanbul'daki mezarlık endişesi son günlerde gündemde önemli bir yer edinmeye başladı. Binlerce insanın yaşadığı, Selanik kökenli göçmenlerin yoğun olarak bulunduğu bu bölgelerde, zamanla artan mezar sorunları ve bakımsız mezarlıklar, ailelerin büyük bir kaygı duymasına neden oluyor. "Burada da mı rahat yok?" diye sorgulayan bu toplum, geçmişleriyle olan bağlarını koruma arzusuyla dolu. Peki, Selanik göçmenlerinin İstanbul'daki mezarları neden bu kadar önemli? Ve yıllardır süregelen bu sorunlar neler?
Selanik, tarihsel olarak birçok göçü barındırmış ve farklı kültürel kimliklerin buluşma noktası olmuştur. 20. yüzyılın başlarında yaşanan büyük göç hareketleri ile birlikte, Selanik'teki Türk ve Yunan nüfusu İstanbul'a yönelmiş, bu da pek çok aile bireyinin burada yeni bir yaşam kurmasına sebep olmuştur. Ancak, göçmenler için İstanbul'a yerleşmek, sadece yeni bir hayata başlamakla sınırlı kalmamış, geçmişle olan bağlarını unutmadıkları bir yolculuk haline de dönüşmüştü. Halen İstanbul'daki birçok mezarlık, bu göçmenlerin aile büyüklerinin ve atalarının izlerini taşımaktadır.
Selanik kökenli göçmenlerin mezarlıkları, uzun yıllar boyunca aile büyüklerinin anılarını yaşatan yerler olmuştur. Ancak, son yıllarda meydana gelen bakım eksiklikleri, mezarların durumu hakkında kaygıları arttırmıştır. Birçok mezarlık, hem fiziksel hem de psikolojik olarak zarara uğramış; kötü bakım, terkedilmişlik hissi yaratmış; aileler için bu durum, yalnızca ruhsal bir yük olmaktan öte, geçmişleriyle özdeşleşmiş anıların da unutulmasına yol açmaktadır. Üstelik, bazı mezarlıklarda özellikle arazi sorunları, ihlaller ve hukuki durumlar da komplike bir sorun haline gelmiştir.
Selanik kökenli aileler, mezarlarına olan bu yoğun duygusal bağlılıklarını kaybetmek istemiyor. "Burada da mı rahat yok?" diye haykıran insanlar, mezarların korunması ve bakımının sağlanması için yetkililere sesleniyor. Onlar için sadece birer taş yığını değil, geçmişlerinin, kültürel değerlerinin ve anılarını yaşattıkları yerler. Bu sorunları çözmek için topluluklar arasında dayanışma, sosyal organizasyonlar ve kampanyalar da yapılmaktadır. Aileler, bu tarihi ve kültürel mirası koruma adına ne gibi adımlar atabileceklerinin farkında ve bunu başarmanın yollarını arıyorlar.Gelişmeler doğrultusunda, yerel yönetimlerin mezarlık bakımına yönelik yeni projeler geliştirmesi, ailelerle bir araya gelerek çözüm önerileri sunması bekleniyor. "Burada bir geçmişimiz var ve bunu yaşatmalıyız," diyen göçmenlerin sesi, meselenin toplumsal duyarlılığını ortaya koyuyor. Selanik'le olan bağlarını unutmak istemeyen İstanbul'daki göçmenler, mezarların geleceğin bir parçası olduğunu savunarak güçlü bir mesaj iletiyorlar.
Sonuç olarak, Selanik kökenli göçmenlerin İstanbul'daki mezar sorunları, yalnızca toplumsal bir mesele değil, aynı zamanda bir geçmişin, kültürün ve tarihin kaygısıdır. Her bir mezar, bir insanın yaşamını, hatıralarını ve köklerini simgeler. Bu hassas konu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ele alınmalı ve gereğince bir çözüm üretilmelidir. Geçmişle gelecek arasında köprü kuran bu insanlar, "Burada da mı rahat yok?" diyerek, yalnızca kendileri için değil, gelecek nesiller için de bir hayat mücadelesi vermektedirler.