Son dönemlerin en dikkat çekici ve bir o kadar da sarsıcı cinayeti, bir kadının kocasını öldürdükten sonra hastaneye gitmesi gerektiğini söyleyerek taksi çağırmasıyla gündeme geldi. Olay, İstanbul'un bir mahallesinde gerçekleşti ve pek çok soruyu akıllara getirdi. 32 yaşındaki S.A.'nın kocası M.A., evinde bulunduğu sırada bıçaklanarak hayatını kaybetmişken, S.A., olay sonrası 'Eşim hasta, hastaneye gitmesi gerekiyor' diyerek taksi çağırdı. Bu durum, birçok insanın kafasında soru işaretleri bıraktı ve toplumun genelinde büyük bir infial yaratmayı başardı.
Olay, sabah saatlerinde meydana geldi. S.A., kocası M.A. ile günün erken saatlerinde tartışmaya başladı. Elbette, ev içerisindeki gerginliğin nedenleri henüz netlik kazanmadı. Ancak, tartışmanın sona ermesinin ardından S.A., kocasını bıçaklayarak öldürdü. Kısa bir süre sonra, komşuların paniği ve 112 Acil Çağrı Merkezi’ne yapılan ihbarlarla, olay yerine çok sayıda ambulans ve polis ekibi gönderildi. S.A.'nın taksi çağırdığı esnada, caddede bekleyen taksinin şoförü, durumdan şüphelenerek durumu polise bildirdi. Olay yerine ulaşan güvenlik güçleri, kadını gözaltına aldı ve hemen soruşturma başlatıldı.
Yapılan ilk incelemeler ve ifadelere göre, S.A.'nın ruhsal durumu dikkate alındı. Mahalle sakinleri, kadının bir süredir psikolojik tedavi gördüğünü belirtirken, bu durumun cinayet üzerindeki etkileri araştırılıyor. Psikiyatristler, agresif davranışların ve ani tahriklerin bir cinayetle sonuçlanmasında ağır bir rol oynayabileceğini ifade ediyor. Psycholojik savaşların, aile içindeki güç çatışmaları ve stres faktörlerinin, insanların ne derecede tehlikeli davranışlar sergileyebileceğine dair birçok örnek mevcut. Yasal süreç ise, S.A.'nın olay sonrası kendini savunma hakkıyla başlayacak. İlk duruşma öncesi, medyada yer alan haberlere geniş yer ayrılması bekleniyor.
Bu olay, sadece bir cinayetle sınırlı değil; ev içindeki psikolojik şiddet, aile içi dinamikler ve bunun sonuçları üzerine de insanları düşünmeye sevk etti. Toplumun aile içindeki şiddet ve ruh sağlığı konularında bilinçlenmesi gerektiğini bir kez daha gözler önüne serdi. İstanbul'un bir mahallesinde başlayan bu trajik hikaye, pek çok kişinin psikolojik dayanıklılığını ve aile içindeki ilişkileri sorgulamasına neden olacağa benziyor."
Adaletin sağlanması ve mağdur olan tarafların, özellikle çocukların, maruz kaldığı olumsuz etkilerin giderilmesi yönünde gerekli önlemler ve destek mekanizmalarının devreye girmesi de önemli bir gereklilik haline geldi. S.A.'nın durumu ve olayın arka planının araştırılması, bu gibi olayların bir daha yaşanmaması adına kritik bir adım olacaktır. Aile içi iletişim, psikolojik danışmanlık ve destek hizmetlerinin artırılması, toplum sağlığının korunması açısından büyük önem taşımaktadır.
Ülkemiz, aile içi şiddet ve cinayetlerin önlenmesi için bir bütün olarak üzerlerine düşeni yapmalı ve bu tür olayların bir daha yaşanmaması için toplumsal farkındalığı artırmalıdır. Her bireyin, aile içindeki psikolojik dinamikleri anlaması ve gerektiğinde profesyonel destek alması hayati önem taşımaktadır.