Son yıllarda dünya genelinde ekonomi politikaları, küresel pazarda belirleyici bir rol oynamaktadır. Özellikle 2016'dan bu yana ABD’nin eski başkanı Donald Trump’ın uyguladığı ticaret politikaları, uluslararası ticaret dinamiklerini ve ekonomileri önemli ölçüde etkilemiştir. Ancak birçok uzmanın beklemediği bir şekilde, Çin ekonomisi bu zorlu süreçten güçlenerek çıkmayı başardı. Bu haberimizde, Trump döneminde Çin’in ekonomik büyümesi, buna etki eden faktörler ve gelecekteki olasılıklar ele alınacak.
Donald Trump’ın, iktidara geldiği dönemde öne çıkan ilk politikası, Amerika'nın uluslararası ticaret ilişkilerinde rekabetçiliği artırmak oldu. Bu bağlamda, Çin ile olan ticaret açığını kapatmaya yönelik olarak birçok gümrük vergisi uygulandı ve çeşitli yaptırımlar getirildi. Ancak bu politikaların beklenenin tersine, Çin’in ekonomik büyümesini artırdığı ortaya çıktı. Uzmanlar, bu durumun birkaç temel nedenden kaynaklandığını belirtiyor;
İlk olarak, Çin’in iç pazarının büyüklüğü ve sürekli genişleyen tüketici kitlesi, ekonomik büyüme için kritik bir unsurdur. Türkçe konuşan nüfusun artışı ve şehirleşme oranlarının yüksekliği, ülkenin ekonomik büyümesinde belirleyici unsurlardan biridir. İkinci neden, Çin’in ihracat odaklı ekonomik yapısını hızlı bir şekilde çeşitlendirmesidir. Ülke, yalnızca düşük maliyetli üretime dayalı değil, aynı zamanda yüksek teknoloji ve yenilikçi ürünler üzerinde yoğunlaşma yoluna gitmiştir. Bu da, dünya genelinden meydana gelen ticaret savaşlarına rağmen, Çin’in büyümesini sürdürebilmesine olanak tanımıştır.
Uzmanlar, Trump döneminde uygulanan ticaret politikalarının, önümüzdeki dönemde Çin’in ekonomik stratejilerini etkileyeceğini öngörmüyor. Çin, bu süreçte hem iç pazarını güçlendirme hem de dışarıya açılma yönünde adımlar atıyor. Özellikle, “Bir Kuşak, Bir Yol” (Belt and Road Initiative) projesi gibi uluslararası girişimler, Çin’in büyüme hedeflerini destekliyor. Bu proje sayesinde, Uzak Doğu ülkeleriyle ticaret hacminin artırılması ve stratejik yatırım fırsatlarının yakalanması hedefleniyor.
Öte yandan, küresel ekonomik büyümenin farklı dinamikleri tarafından da etkilendiğini unutmamak gerekir. Pandemi sonrası toparlanma sürecinde Çin, hem kendi iç talebini hem de uluslararası pazardaki rekabetteki pozisyonunu güçlendirmeye odaklanıyor. Washington ile Pekin arasındaki siyasi gerginliklerin sürmesine rağmen, ekonomik iş birliği fırsatları özellikle teknoloji, enerji ve altyapı sektörlerinde kendini göstermektedir.
Sonuç olarak, Donald Trump’ın uyguladığı sert ticaret politikalarına rağmen, Çin ekonomisi 2023 itibarıyla önemli bir büyüme ivmesi kazanmış durumda. Ekonomistlere göre, şu anki gelişmeler ve stratejilerin incelenmesi, gelecekteki ekonomik yönelimler hakkında önemli ipuçları verecektir. Çin’in önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol haritası çizeceği ise tüm dünya pazarını ilgilendiren kritik bir konu olmaya devam ediyor.
İlerleyen dönemlerde Çin ekonomisinin izleyeceği stratejiler, onun yönetimsel ve siyasi kararlarının yanı sıra, küresel ekonomik eğilimlerle de şekillenecektir. Trump’ın politikalarının Çin’in yükselişine nasıl bir etki yaptığı tartışılabilir; fakat dikkat çekici olan, bu zorlukların altında yatan büyüme potansiyelidir.