Son günlerde sağlık sektöründe meydana gelen skandallara bir yenisi daha eklendi. Devlet hastanesinde çalışan bir cerrah, hasta ameliyatı için “lazer parası” adı altında yüksek meblağlar talep ettiği iddiasıyla tutuklandı. Bu olay, sadece tıbbi etik açısından değil, aynı zamanda toplumda doktorlara karşı duyulan güvenin sarsılmasına neden oldu.
Olay, geçtiğimiz hafta içinde bir hastanın, devlet hastanesinde bir cerrah tarafından ameliyata alınması sırasında gerçekleşti. Hasta, cerrahın ameliyat öncesi kendisinden “lazer parası” adı altında 10.000 TL talep ettiğini ifşa etti. Hasta, bunun yasal bir zorunluluk olmadığını anlayınca durumu yetkililere bildirdi. Sağlık Bakanlığına bağlı müfettişler, söz konusu cerrahı takibe aldı ve kısa süre içerisinde olaya el koydu. Yapılan araştırmalar sonucunda cerrah, hastalara yüksek meblağlar talep etmekten tutuklandı.
Ülkemizde sağlık hizmetlerine erişimin her geçen gün daha da zorlaştığı bir dönemde, bu tür olayların yaşanması toplumda büyük bir infial yaratıyor. Hasta güvenliği ve sağlık hizmetlerinin kalitesinin artırılması gerekliliği bir kez daha ön plana çıkıyor. Sağlık sektörü çalışanlarının etik ilkelerine uygun davranmalarının önemi, bu tür olaylarla bir kez daha gözler önüne serildi. Söz konusu cerrah, şu an itibarıyla gözaltında bulunuyor ve savcılık tarafından yürütülen soruşturma devam ediyor.
Hastaların, sağlık hizmetleri alırken karşılaştıkları sorunlar ve yaşadıkları mağduriyetler, çoğu zaman seslerini duyuramadıkları bir imza kampanyası veya sosyal medya paylaşımlarıyla ortaya çıkıyor. Tıbbî etik kurallara uygun olarak çalışan doktorların sayılarının azaldığı yönündeki kaygılar, halk arasında ciddi bir endişe yaratmakta. Sağlığın bir ticaret aracı haline gelmesi, hastaların karşısını savunmasız bir şekilde bırakıyor. Ameliyat öncesi onay süreçleri ve maliyetleri konusunda hastaların daha fazla bilgilendirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Bu tür skandalların önüne geçmek için, sağlık kurumları ve devletin birlikte harekete geçmesi elzemdir. Hasta hakları dernekleri, sağlık kuruluşlarına, SNH (Sağlık ve Nitelikli Hizmetler) gibi bağımsız kuruluşların denetim yapması gerektiğini savunuyor. Ayrıca, her hastanın sağlık hakkı olduğunu ve bunun sadece tıbbi bir müdahale değil, aynı zamanda güvenilir ve etik bir şekilde gerçekleştirilmesi gereken bir süreç olduğunu hatırlatmak önemlidir.
Sonuç olarak, bu tür olaylar, hem hasta güvenliğini tehdit etmekte hem de tıbbi etik değerleri zedelemektedir. Sağlık alanında yaşanan bu tür sorunların üstesinden gelmek için tüm tarafların üzerine düşen görevi yerine getirmesi ve olumlu adımlar atması gerekiyor. Cerrahların eğitim süreçlerinin güçlendirilmesi, etik eğitimin öneminin artırılması ve halkın bu konularda bilinçlendirilmesi büyük bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Sağlık alanında nitelikli hizmet almak herkesin hakkıdır ve bu tür skandalların bir daha yaşanmaması için toplumun tüm kesimlerine düşen görevler bulunmaktadır.